Burnout Paradise: The Ultimate Box {İnceleme}
1 sayfadaki 1 sayfası
Burnout Paradise: The Ultimate Box {İnceleme}
Cennet, alev alev yanan lastiklerimin altındadır! Evet, Burnout
Paradise için aradığım sloganı buldum sanırım. Aslında aklımda Guns N’
Roses’ın Paradise City şarkısından da dem vurmak vardı ama kolaya
kaçmak yakışmazdı bana. O halde hemen direksiyon başına geçiyor ve
lastiklerimi yakmaya başlıyorum.
Criterion Games tarafından 2001’de konsollarda çıkarılan Burnout,
zamanla bir seriye dönüştü. Konsol oyuncuları severek oynadı bu zamana
kadar. Yapımcılar düşünmüşler taşınmışlar, biz gariban bilgisayar
oyuncularını da akıllarına getirmişler. Ve Burnout Paradise: The
Ultimate Box yeni bir platforma adım attı, önümüze konuldu, sıcak sıcak
bakalım tadına.
Evet, biz gariban bilgisayar oyuncuları, konsollara çıkan oyunların,
sonradan bilgisayarlara çıkan halini oynamaya alıştık. En yakın örnek
olarak Saints Row 2, ilk oyunu PC platformunda çıkmamıştı. Gerçi iyi ki
çıkmamış, Saints Row 2 de keşke çıkmasaydı. Neyse, Burnout Paradise da
aslında konsolcuların bildiği ve bizim yeni karşılaştığımız bir seri.
Geçen yılın başlarında PS3 için çıkmıştı Burnout Paradise. Yakın bir
zamanda da bilgisayar oyuncularına özel olarak Burnout Paradise: The
Ultimate Box çıktı. Flatout Ultimate Carnage oynamaktan bıktınız mı?
Race Driver: Grid, NFS’ye alışmış bünyenize ağır mı geldi? Buyurun o
zaman, aradığınız oyun ayağınıza geldi, Criterion Games ve EA’nın
katkılarıyla.
Paradise Çılgınlığı
Oyunu açtığımız zaman, güzel bir müzikle karşılaşıyoruz. Bu hoş
müzik beyin hücrelerimizin ahenkle sallanmasını sağlarken, ‘Paradise
City’ kısa bir giriş videosuyla tanıtılıyor. Şehrin sokakları,
caddeleri, binaları gösteriliyor ve ‘Ne işimiz var bu şehirde?’
sorusunun cevabı veriliyor. Çaylak sürücüyüz, ehliyetimiz henüz toy
olduğumuzu gösteriyor. Bizim amacımız ise çaylak olarak başladığımız bu
serüvende en iyisi olabilmek. Bu yolda çok yarışlar atlatacağız, birçok
kaza geçireceğiz, birçok kazadan son anda kurtulacağız. İşimiz hiç
kolay değil, burası büyüklerin ligi ve biz henüz çaylağız.
İki kulvarda kariyer yapıyoruz, motosiklet ve normal bildiğimiz
otomobil. Her ikisinde de ayrı ayrı yarışlar yapıp ilerleme
kaydediyoruz. Normal araç ehliyeti için dört seviye var; D, C, B ve A.
D’ den başlıyoruz ve A sınıfı sürücü olabilmek için yollara düşüyoruz.
Yalnız, oyunda ilerledikçe işimiz daha da zorlaşıyor. D seviyesinden C’
ye geçmek için 8 yarış kazanmamız yeterli iken, C’ den B’ ye geçişte,
15 yarışta başarılı olabilmemiz gerekiyor.
Biraz da şehirden bahsedelim. Şehirde insan yok, araçlar
kendiliğinden gidiyor. Motosikletler hariç, onun üstüne bir sürücü
koymaya üşenmemişler neyse ki. Sokaklar ve caddelerde sadece araçlar
var, onlardan da fazla yok. Şehir biraz tenha ve sessiz. Dediğim gibi
araçlar bile kendiliğinden gidiyor. Yahu bari uyduruktan bir sürücü
koysaydınız şu araçlara. 9 yıl öncesinin oyunu NFS: Porsche
Unleashed’ta bile vardı sürücüler.
Şehir boş olsa da caddeler, sokaklar, parklar güzel hazırlanmış.
Şehir dışına ait yerlerin olması da iyi olmuş. Uçurum kenarında
bulunan, dağlara tırmanmamızı sağlayan yollar, yarış esnasında heyecanı
ikiye katlıyor.
Yapımcıların atladığı diğer bir hususa gelecek olursak; yönümüzü
bulabilmek için yardımcı bir sistem yok. Ne ok işareti var tepemizde,
ne de navigasyon cihazımız. İşimiz sadece sinyallere kalmış.
Gideceğimiz yönü bulabilmemiz için, dönmemiz gereken yerlerde aracın
sinyali otomatik olarak çalışmaya başlıyor. Fakat yarış esnasında hızla
giderken, sinyalin farkına varmak oldukça zor. Özellikle karmaşık
yollarda bir yandan rakip araçlarla cebelleşirken diğer yandan nereye
gideceğimize karar vermeye çalışıyoruz.
Bazen, belirtilen bir noktaya istenilen sürede varmamız gerekiyor
ancak yolumuzu bulamadığımız için şehrin içinde dönüp dolanıyoruz.
Aşırı hızla giderken sinyalin farkına varmak gerçekten kolay değil. Bir
de pusula gibi bir şey var, bir işe yaramıyor. Karmaşık caddelerin
içindeyken ne sokak isimlerinin gösterilmesi, ne sinyalin yanıp
sönmesi, ne de pusulanın olması fayda etmiyor. Yapımcılar bu kadar
zahmete gireceğine, bir adet akıllı ok işareti koysaydı, hepimiz için
daha hayırlı olurdu.
Bak, Alırım Anahtarını…
Şehrin birçok yerinde trafik ışıkları var. Yarış yapmaya
başlayacağımız noktalar, trafik ışıklarının olduğu yerde bulunuyor. Her
yarış türünün farklı bir rengi var bunlar nokta halinde harita üzerinde
gözüküyor. Başarılı olduğumuz yarışların üzerinde tik işareti
bulunuyor. Yarış yapmak için ışıkların önünde durup gaz ve frene aynı
anda basmak yeterli. Yarışa başlamadan önce harita üzerinde yarışın
nereden nereye kadar olacağı gösteriliyor ve yarış hakkında bilgi
veriliyor.
Farklı farklı yarış türleri var. Bazen normal yarış yaparken, bazen
belli bir sürede belli bir noktaya ulaşmamız isteniliyor. Bunlar
bildiğimiz yarış türleri zaten. ‘Stunt Run’ adında bir yarış türü var,
‘Drift’e benziyor, onu pek beceremem ben. İki tane tür var ki
diğerlerinden ayrı tutuyorum ben onları. Oyunu daha güzel bir hale
getiren yarışlar onlar; ‘Marked Man’ ve ‘Takedown’.
‘Marked Man’de belirlenen bir yere gitmemiz isteniliyor, fakat sağ
salim. Biz istenilen yere gitmeye çalışırken birkaç kendini bilmez araç
peşimize düşerek, bize kaza yaptırmaya çalışıyor. Yapay zekanın bu
kısımda gelişmiş olduğunu söylemem gerek. Keskin dönemeçlerde, uçurum
kenarlarında bizi sarsan bu araçlar, karşıdan başka bir araç gelirken
onla çarpışmamız için doğru zamanı bekliyor ve bazen başarılı oluyor.
Yapay zeka sadece yarışçılarda var zaten, şehrin içindeki normal
araçlara çarptığınız zaman bile bir şey olmamış gibi yollarına devam
ediyorlar. Kaza yaptık, dur bari, dörtlüleri yak en azından.
‘Takedown’ ise Flatout’tan bildiğimiz ‘Derby’e benziyor. Kısıtlı bir
süre veriliyor ve bu süre içerisinde hızla giden rakiplerimizi kazaya
zorluyor. İstenilen rakama ulaştığımızda başarılı oluyoruz. Benim en
sevdiğim yarış türü bu. Kazalar olduğunda yavaş çekimin araya girmesi,
olayı farklı bir boyuta taşıyor. Oldukça zevkli anlar yaşatıyor oyun
size bu noktada.
Yarış kazandıkça ve ilerledikçe yeni araçlar açılıyor. Toplamda
70’ten fazla araba ve motosiklet var. Yeni bir araç kullanılır duruma
geldiği zaman, bize bilgi veriliyor. Daha sonra yolda o araca
rastlıyoruz. Kaza yapmasını sağlayıp aracı hurdaya çevirirsek, anahtarı
alıyoruz. Daha sonra ‘Junk Yard’, yani hurda bahçesine gidip aracımızı
alıyoruz. Korkmayın, hurda bir halde sürmeyeceğiz elbet. Aracı
yenileyebilmemiz için şehirde birçok istasyon var. Ayrıca benzin
istasyonları ve boyacılar var. Buralarda aracımızın ‘Boost’ yani turbo
seviyesini artırıyor ve farklı renklere boyatabiliyoruz.
Aracın turbo seviyesi Flatout’taki gibi, hızlandıkça, diğer
araçların yakınından hızla geçtikçe, rampalardan zıpladıkça ve rakip
yarışçıları yoldan dışarı çıkardıkça artıyor. Yalnız Flatout’taki gibi
çabuk bitmiyor, çok daha uzun dayanıyor. Bu nedenle hızımızdan asla
taviz vermiyoruz ve oyunda heyecan hep üst seviyede kalıyor. Müziklerin
de mükemmel oluşu ve araçlarla giriştiğimiz aksiyonlara uyum sağlaması,
yarışlar esnasında kendinizi kaybetmenize neden olabilir. Oyunda polis
de olsa çok iyi olurdu ama eksikliğini fazla hissetmiyoruz.
Burnout Party
Yapımcılar, kariyer modundan sıkılabileceğimizi düşünmüş ve bu modu
oluşturmuş. Yarışların ve heyecanın verdiği yorgunluktan ve stresten
uzaklaşmak için bu mod tam etkili. 8 kişiye kadar sınırınız var,
toplayın arkadaşlarınızı geçin ekranın karşısına. Çeşit çeşit
müsabakalar yapın, rekabet edin, eğlenin. ‘Party’ modunun tasarımı
olsun, yarışları olsun, gerçek bir parti havasında. Arkadaşlarınızla
birlikte kimin daha iyi sürücü olduğunu belirlemeniz için bulunmaz bir
fırsat ‘Party’.
Şoförsen Bas Gaza…
Burnout Paradise’ın grafikleri çok mükemmel değil, yani Grid’e göre
basit kalır. Ancak standart olarak Grid’i almak, çitayı çok yüksekte
tutmak demektir. Oyunun grafikleri iyi sayılır. Yarış araçlarının
detayları ve modellemeleri oldukça iyi hazırlanmış, kaplamalar fena
değil. Şehirdeki diğer araçlar için pek özenilmemiş. Çevre detayları da
iyi sayılır.
Hasar modellemeleri için ise ne diyeceğimi bilemiyorum, ortada
dengesiz bir durum var. Büyük kazalar olduğu zaman veya hızla bir yere
çarptığınız zaman, araçlar oldukça gerçekçi hasarlar alıyorlar.
Eziliyorlar, bir anda ufacık hale geliyorlar, lastikleri uçuşuyor,
camlar toz gibi dağılıyor. Bir de o esnada yavaş çekim giriyor, çok
daha müthiş oluyor. Bu yönden mükemmel. Ancak yavaşça bir yere
dokunduğunuz zaman camın çatlaması, aracın normalden daha fazla hasar
alması biraz kötü olmuş. Geri geri gidip yavaş bir şekilde duvara
çarpsanız ön camınız çatlayabiliyor.
Sesler de oldukça iyi. Araçların motor sesleri gerçekçi, hele
motosikletlerden çıkan sesler muhteşem. Çarpışmalar esnasında çıkan
sesler de iyi hazırlanmış. Oyun bu konuda da geçer not alıyor.
Optimizasyon hakkında ise tam emin değilim. Bazen gereksiz yere ‘fps’
düşüşü ile karşılaştım. Ancak genel olarak 40’ın altına inmedi bu oran,
bazı durumlar hariç. Oyunu akıcı bir şekilde oynadığımı söyleyebilirim.
Oynanabilirlik beklediğim kadar iyi olmasa bile belli bir seviyede.
Araç sürüş sistemi çok iyi hazırlanmamış ama NFS’den sonra gayet
oynanabilir bir oyun olmuş. Fren sistemi kötü sayılır, araçlar çok
hızlı giderken hemen durabiliyorlar. Motosikletler için durum çok
farklı. Oldukça iyi hazırlanmış bir sürüş sistemi var. Bu deneyimi
yaşamanızı şiddetle tavsiye ederim.
Motoru Durdur
Burnout Paradise, yarış oyunlarının sayıca az olduğu bu dönemde
oynayabileceğimiz güzel bir oyun olmuş. Hatalar ve eksikler var, ayrıca
kamera açısı bakımından oldukça fakir bir oyun. Bir kokpit kamera
beklerdim en azından. Ancak en başta da dediğim gibi; eğer Flatout ve
Grid’e biraz ara vermek istiyorsanız, hemen bu oyuna başlayabilirsiniz.
Heyecan ve eğlencenin üst düzeyde yaşandığı yapım; Burnout Paradise:
The Ultimate Box.
Test Sistemi
Alıntı: oyun.pclabs.com.tr
Paradise için aradığım sloganı buldum sanırım. Aslında aklımda Guns N’
Roses’ın Paradise City şarkısından da dem vurmak vardı ama kolaya
kaçmak yakışmazdı bana. O halde hemen direksiyon başına geçiyor ve
lastiklerimi yakmaya başlıyorum.
Criterion Games tarafından 2001’de konsollarda çıkarılan Burnout,
zamanla bir seriye dönüştü. Konsol oyuncuları severek oynadı bu zamana
kadar. Yapımcılar düşünmüşler taşınmışlar, biz gariban bilgisayar
oyuncularını da akıllarına getirmişler. Ve Burnout Paradise: The
Ultimate Box yeni bir platforma adım attı, önümüze konuldu, sıcak sıcak
bakalım tadına.
Evet, biz gariban bilgisayar oyuncuları, konsollara çıkan oyunların,
sonradan bilgisayarlara çıkan halini oynamaya alıştık. En yakın örnek
olarak Saints Row 2, ilk oyunu PC platformunda çıkmamıştı. Gerçi iyi ki
çıkmamış, Saints Row 2 de keşke çıkmasaydı. Neyse, Burnout Paradise da
aslında konsolcuların bildiği ve bizim yeni karşılaştığımız bir seri.
Geçen yılın başlarında PS3 için çıkmıştı Burnout Paradise. Yakın bir
zamanda da bilgisayar oyuncularına özel olarak Burnout Paradise: The
Ultimate Box çıktı. Flatout Ultimate Carnage oynamaktan bıktınız mı?
Race Driver: Grid, NFS’ye alışmış bünyenize ağır mı geldi? Buyurun o
zaman, aradığınız oyun ayağınıza geldi, Criterion Games ve EA’nın
katkılarıyla.
Paradise Çılgınlığı
Oyunu açtığımız zaman, güzel bir müzikle karşılaşıyoruz. Bu hoş
müzik beyin hücrelerimizin ahenkle sallanmasını sağlarken, ‘Paradise
City’ kısa bir giriş videosuyla tanıtılıyor. Şehrin sokakları,
caddeleri, binaları gösteriliyor ve ‘Ne işimiz var bu şehirde?’
sorusunun cevabı veriliyor. Çaylak sürücüyüz, ehliyetimiz henüz toy
olduğumuzu gösteriyor. Bizim amacımız ise çaylak olarak başladığımız bu
serüvende en iyisi olabilmek. Bu yolda çok yarışlar atlatacağız, birçok
kaza geçireceğiz, birçok kazadan son anda kurtulacağız. İşimiz hiç
kolay değil, burası büyüklerin ligi ve biz henüz çaylağız.
İki kulvarda kariyer yapıyoruz, motosiklet ve normal bildiğimiz
otomobil. Her ikisinde de ayrı ayrı yarışlar yapıp ilerleme
kaydediyoruz. Normal araç ehliyeti için dört seviye var; D, C, B ve A.
D’ den başlıyoruz ve A sınıfı sürücü olabilmek için yollara düşüyoruz.
Yalnız, oyunda ilerledikçe işimiz daha da zorlaşıyor. D seviyesinden C’
ye geçmek için 8 yarış kazanmamız yeterli iken, C’ den B’ ye geçişte,
15 yarışta başarılı olabilmemiz gerekiyor.
Biraz da şehirden bahsedelim. Şehirde insan yok, araçlar
kendiliğinden gidiyor. Motosikletler hariç, onun üstüne bir sürücü
koymaya üşenmemişler neyse ki. Sokaklar ve caddelerde sadece araçlar
var, onlardan da fazla yok. Şehir biraz tenha ve sessiz. Dediğim gibi
araçlar bile kendiliğinden gidiyor. Yahu bari uyduruktan bir sürücü
koysaydınız şu araçlara. 9 yıl öncesinin oyunu NFS: Porsche
Unleashed’ta bile vardı sürücüler.
Şehir boş olsa da caddeler, sokaklar, parklar güzel hazırlanmış.
Şehir dışına ait yerlerin olması da iyi olmuş. Uçurum kenarında
bulunan, dağlara tırmanmamızı sağlayan yollar, yarış esnasında heyecanı
ikiye katlıyor.
Yapımcıların atladığı diğer bir hususa gelecek olursak; yönümüzü
bulabilmek için yardımcı bir sistem yok. Ne ok işareti var tepemizde,
ne de navigasyon cihazımız. İşimiz sadece sinyallere kalmış.
Gideceğimiz yönü bulabilmemiz için, dönmemiz gereken yerlerde aracın
sinyali otomatik olarak çalışmaya başlıyor. Fakat yarış esnasında hızla
giderken, sinyalin farkına varmak oldukça zor. Özellikle karmaşık
yollarda bir yandan rakip araçlarla cebelleşirken diğer yandan nereye
gideceğimize karar vermeye çalışıyoruz.
Bazen, belirtilen bir noktaya istenilen sürede varmamız gerekiyor
ancak yolumuzu bulamadığımız için şehrin içinde dönüp dolanıyoruz.
Aşırı hızla giderken sinyalin farkına varmak gerçekten kolay değil. Bir
de pusula gibi bir şey var, bir işe yaramıyor. Karmaşık caddelerin
içindeyken ne sokak isimlerinin gösterilmesi, ne sinyalin yanıp
sönmesi, ne de pusulanın olması fayda etmiyor. Yapımcılar bu kadar
zahmete gireceğine, bir adet akıllı ok işareti koysaydı, hepimiz için
daha hayırlı olurdu.
Bak, Alırım Anahtarını…
Şehrin birçok yerinde trafik ışıkları var. Yarış yapmaya
başlayacağımız noktalar, trafik ışıklarının olduğu yerde bulunuyor. Her
yarış türünün farklı bir rengi var bunlar nokta halinde harita üzerinde
gözüküyor. Başarılı olduğumuz yarışların üzerinde tik işareti
bulunuyor. Yarış yapmak için ışıkların önünde durup gaz ve frene aynı
anda basmak yeterli. Yarışa başlamadan önce harita üzerinde yarışın
nereden nereye kadar olacağı gösteriliyor ve yarış hakkında bilgi
veriliyor.
Farklı farklı yarış türleri var. Bazen normal yarış yaparken, bazen
belli bir sürede belli bir noktaya ulaşmamız isteniliyor. Bunlar
bildiğimiz yarış türleri zaten. ‘Stunt Run’ adında bir yarış türü var,
‘Drift’e benziyor, onu pek beceremem ben. İki tane tür var ki
diğerlerinden ayrı tutuyorum ben onları. Oyunu daha güzel bir hale
getiren yarışlar onlar; ‘Marked Man’ ve ‘Takedown’.
‘Marked Man’de belirlenen bir yere gitmemiz isteniliyor, fakat sağ
salim. Biz istenilen yere gitmeye çalışırken birkaç kendini bilmez araç
peşimize düşerek, bize kaza yaptırmaya çalışıyor. Yapay zekanın bu
kısımda gelişmiş olduğunu söylemem gerek. Keskin dönemeçlerde, uçurum
kenarlarında bizi sarsan bu araçlar, karşıdan başka bir araç gelirken
onla çarpışmamız için doğru zamanı bekliyor ve bazen başarılı oluyor.
Yapay zeka sadece yarışçılarda var zaten, şehrin içindeki normal
araçlara çarptığınız zaman bile bir şey olmamış gibi yollarına devam
ediyorlar. Kaza yaptık, dur bari, dörtlüleri yak en azından.
‘Takedown’ ise Flatout’tan bildiğimiz ‘Derby’e benziyor. Kısıtlı bir
süre veriliyor ve bu süre içerisinde hızla giden rakiplerimizi kazaya
zorluyor. İstenilen rakama ulaştığımızda başarılı oluyoruz. Benim en
sevdiğim yarış türü bu. Kazalar olduğunda yavaş çekimin araya girmesi,
olayı farklı bir boyuta taşıyor. Oldukça zevkli anlar yaşatıyor oyun
size bu noktada.
Yarış kazandıkça ve ilerledikçe yeni araçlar açılıyor. Toplamda
70’ten fazla araba ve motosiklet var. Yeni bir araç kullanılır duruma
geldiği zaman, bize bilgi veriliyor. Daha sonra yolda o araca
rastlıyoruz. Kaza yapmasını sağlayıp aracı hurdaya çevirirsek, anahtarı
alıyoruz. Daha sonra ‘Junk Yard’, yani hurda bahçesine gidip aracımızı
alıyoruz. Korkmayın, hurda bir halde sürmeyeceğiz elbet. Aracı
yenileyebilmemiz için şehirde birçok istasyon var. Ayrıca benzin
istasyonları ve boyacılar var. Buralarda aracımızın ‘Boost’ yani turbo
seviyesini artırıyor ve farklı renklere boyatabiliyoruz.
Aracın turbo seviyesi Flatout’taki gibi, hızlandıkça, diğer
araçların yakınından hızla geçtikçe, rampalardan zıpladıkça ve rakip
yarışçıları yoldan dışarı çıkardıkça artıyor. Yalnız Flatout’taki gibi
çabuk bitmiyor, çok daha uzun dayanıyor. Bu nedenle hızımızdan asla
taviz vermiyoruz ve oyunda heyecan hep üst seviyede kalıyor. Müziklerin
de mükemmel oluşu ve araçlarla giriştiğimiz aksiyonlara uyum sağlaması,
yarışlar esnasında kendinizi kaybetmenize neden olabilir. Oyunda polis
de olsa çok iyi olurdu ama eksikliğini fazla hissetmiyoruz.
Burnout Party
Yapımcılar, kariyer modundan sıkılabileceğimizi düşünmüş ve bu modu
oluşturmuş. Yarışların ve heyecanın verdiği yorgunluktan ve stresten
uzaklaşmak için bu mod tam etkili. 8 kişiye kadar sınırınız var,
toplayın arkadaşlarınızı geçin ekranın karşısına. Çeşit çeşit
müsabakalar yapın, rekabet edin, eğlenin. ‘Party’ modunun tasarımı
olsun, yarışları olsun, gerçek bir parti havasında. Arkadaşlarınızla
birlikte kimin daha iyi sürücü olduğunu belirlemeniz için bulunmaz bir
fırsat ‘Party’.
Şoförsen Bas Gaza…
Burnout Paradise’ın grafikleri çok mükemmel değil, yani Grid’e göre
basit kalır. Ancak standart olarak Grid’i almak, çitayı çok yüksekte
tutmak demektir. Oyunun grafikleri iyi sayılır. Yarış araçlarının
detayları ve modellemeleri oldukça iyi hazırlanmış, kaplamalar fena
değil. Şehirdeki diğer araçlar için pek özenilmemiş. Çevre detayları da
iyi sayılır.
Hasar modellemeleri için ise ne diyeceğimi bilemiyorum, ortada
dengesiz bir durum var. Büyük kazalar olduğu zaman veya hızla bir yere
çarptığınız zaman, araçlar oldukça gerçekçi hasarlar alıyorlar.
Eziliyorlar, bir anda ufacık hale geliyorlar, lastikleri uçuşuyor,
camlar toz gibi dağılıyor. Bir de o esnada yavaş çekim giriyor, çok
daha müthiş oluyor. Bu yönden mükemmel. Ancak yavaşça bir yere
dokunduğunuz zaman camın çatlaması, aracın normalden daha fazla hasar
alması biraz kötü olmuş. Geri geri gidip yavaş bir şekilde duvara
çarpsanız ön camınız çatlayabiliyor.
Sesler de oldukça iyi. Araçların motor sesleri gerçekçi, hele
motosikletlerden çıkan sesler muhteşem. Çarpışmalar esnasında çıkan
sesler de iyi hazırlanmış. Oyun bu konuda da geçer not alıyor.
Optimizasyon hakkında ise tam emin değilim. Bazen gereksiz yere ‘fps’
düşüşü ile karşılaştım. Ancak genel olarak 40’ın altına inmedi bu oran,
bazı durumlar hariç. Oyunu akıcı bir şekilde oynadığımı söyleyebilirim.
Oynanabilirlik beklediğim kadar iyi olmasa bile belli bir seviyede.
Araç sürüş sistemi çok iyi hazırlanmamış ama NFS’den sonra gayet
oynanabilir bir oyun olmuş. Fren sistemi kötü sayılır, araçlar çok
hızlı giderken hemen durabiliyorlar. Motosikletler için durum çok
farklı. Oldukça iyi hazırlanmış bir sürüş sistemi var. Bu deneyimi
yaşamanızı şiddetle tavsiye ederim.
Motoru Durdur
Burnout Paradise, yarış oyunlarının sayıca az olduğu bu dönemde
oynayabileceğimiz güzel bir oyun olmuş. Hatalar ve eksikler var, ayrıca
kamera açısı bakımından oldukça fakir bir oyun. Bir kokpit kamera
beklerdim en azından. Ancak en başta da dediğim gibi; eğer Flatout ve
Grid’e biraz ara vermek istiyorsanız, hemen bu oyuna başlayabilirsiniz.
Heyecan ve eğlencenin üst düzeyde yaşandığı yapım; Burnout Paradise:
The Ultimate Box.
Test Sistemi
- Ekran Kartı: Sapphire Radeon 4870 Toxic
- İşlemci: AMD Athlon64 X2 5200+
- Anakart: Sapphire 780G
- Bellek: Kingston 2GB DDR2-800
Alıntı: oyun.pclabs.com.tr
Similar topics
» Gore: Ultimate Soldier
» PES 2011 Ultimate Editor 2.0 by barcafan
» FIFA Soccer 11 - Ultimate Team DLC Trailer HD
» PES 2011 Ultimate Editor 2.0 by barcafan
» FIFA Soccer 11 - Ultimate Team DLC Trailer HD
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz